Enerji fiyatlarının artması ve kışın yaklaşmasıyla birlikte, Avrupa’daki milyonlarca insan bir sonraki gaz veya elektrik faturasını ödeyip ödeyemeyecekleri konusunda endişeli.
Ve pandeminin kalıcı ekonomik etkileri bu enerji yoksulluğunu daha da kötüleştirebilir.
“Ödemede zorluk çektikleri önemli tüketim seviyeleriyle karşı karşıya kalan insanlar var. Sia Partners’ta enerji uzmanı olan Alexandre Viviers, Euronews’e verdiği demeçte, “Örneğin, hala yemek yiyebilmek istiyorlarsa, kendini mahrum bırakacak ve ısıyı kapatacak başka haneleriniz olacak. Böylece farklı enerji yoksulluğu biçimleriyle karşılaşacaksınız.”
Bir ülkenin gelir düzeyi ve enerji türü kullandıkları karışım, enerji yoksulluğundan etkilenen nüfusun genel oranında önemli bir rol oynamaktadır.
Evini yeterince ısıtamayan nüfusun oranı Lüksemburg’da %3 ile Bulgaristan’da %30 arasında değişmektedir. AB Enerji Yoksulluğu Gözlemevi tarafından yapılan 2020 tarihli bir araştırmaya göre.
2019 tarihli bir Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası raporu Avrupa genelinde tahminen 30 milyon insanın enerjiden etkilendiği tespit edildi yoksulluk, bu örnekte kişinin evini yeterince sıcak tutamama durumu olarak tanımlanır.
Ancak AB ülkeleri bu sorunu çözmek için tek tip bir yaklaşım bulmakta zorlanıyor.
Uzmanlar, üye devletlerin enerji fiyatlarındaki artışa yönelik kısa vadeli çözümlerin, fosil yakıtlardan geçişe yönelik ortak bir uzun vadeli yaklaşımla el ele gitmesi gerektiğini söylüyorlar. Viviers, “AB hükümetlerinin sahip olduğu kaldıraçlardan biri, elbette, enerji faturalarının bir parçası olan vergiler ve harçlar üzerinde oynamaktır” dedi.
“Artık tek seçenek bu değil. Ayrıca enerji faturası dışından tek atış ödeneği ile gelebilirler. Ama bu tartışmanın oldukça önemli olacağını düşünüyorum. Enerji faturasına ne dahildir, ne değildir? Diğerlerinin yanı sıra, enerji geçişini ve aynı zamanda enerji yoksulluğuyla ilgili bazı sosyal önlemleri nasıl finanse etmek istiyoruz?”
AB liderleri bu enerji krizine yönelik çözümleri tartışmaya devam ederken, bazı kampanyacılar enerjiye erişimin bir insan hakkı olarak tanınmasını savunuyorlar.